
CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Fuat Oktay, İstanbul Havalimanı ile ilgili olarak, "2020 yılında Covid salgını nedeniyle uluslararası ve ulusal uçak seyahatleri tüm dünyada olduÄŸu gibi ülkemizde de azalmış olduÄŸundan, ortalama yıllık kira bedelinin çok çok altında bir garanti ödemesi veya mahsuplaÅŸması gündeme gelebilecektir" dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda, 2021 Yılı “Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi” görüÅŸmelerine baÅŸlandı. CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 2021 yılı bütçesine iliÅŸkin yaptığı sunumda, tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgını sebebiyle belirsizliÄŸin üst seviyede olduÄŸunu ve zor bir süreçten geçildiÄŸini belirtti.
Salgının, toplumları birçok yönden derinden etkilerken küresel ekonomide yakın tarihin en ciddi ekonomik ÅŸokunun yaÅŸandığını bildiren Oktay, “Gerek üretim gerekse tüketimin aynı anda düÅŸtüÄŸü bu süreçte dünyada milyonlarca kiÅŸi iÅŸsiz kalmış ve alınan tüm önlemlere raÄŸmen ortaya çıkan tahribat sürmektedir. Uluslararası Para Fonunun Ekim ayı Küresel Ekonomik Görünüm Raporuna göre dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 4,4 oranında daralması beklenmektedir. Bu oran, 2009 küresel krizinden bu yana dünya ekonomisindeki en derin daralma olarak dikkat çekmektedir. Bütçemizi Covid-19 salgınının küresel anlamda ekonomik ve sosyal hayatı olumsuz etkilediÄŸi, risklerin ve belirsizliklerin sürdüÄŸü bu zorlu ortamda hazırladık. 2019 yılında; ABD ve Çin arasındaki ticaret savaÅŸları, Avro Bölgesi’nde genele yaygın zayıf performans, Brexit’e iliÅŸkin belirsizlikler, Çin'deki sıkı kredi politikalarıyla azalan yatırımlar, ABD baÅŸta olmak üzere geliÅŸmiÅŸ ülkelerdeki parasal normalleÅŸme ve azalan küresel talep ve güven, küresel büyüme ve ticaret hacminin yavaÅŸlamasına sebep olmuÅŸtur. 2020 yılına halihazırda yavaÅŸlayan bir küresel ekonomi ile girilirken, ortaya çıkan Covid-19 salgınına karşı alınan önlemler ve kısıtlama tedbirleri neticesinde hem üretimde hem de talepte küresel ölçekte tarihi gerilemeler kaydedilmiÅŸtir. Salgının etkileriyle 2020 yılının ikinci çeyreÄŸinde ekonomilerde kayda deÄŸer biçimde küçülmeler gözlemlenmiÅŸ, büyük istihdam kayıpları yaÅŸanmıştır. Bu dönemde sanayi üretimi ve ticaret hacmi sert bir biçimde gerilemiÅŸ, perakende satışlarda düÅŸüÅŸ gözlenmiÅŸtir. Salgının hızla yayılması Amerika BirleÅŸik Devletleri, İtalya, İspanya, İngiltere gibi büyük ekonomilerin de arasında olduÄŸu birçok ülkenin saÄŸlık sistemleri üzerinde yıkıcı etkiler bırakırken baÅŸta hizmetler sektörü olmak üzere ekonominin önemli alanlarında ciddi hasarlara neden olmuÅŸtur. Özellikle turizm ve ulaÅŸtırma sektörleri bu süreçte ağır darbe almıştır. Yine bu süreçte sermaye akımları geliÅŸmekte olan ülkeler aleyhine bozulurken, bahse konu ülke para birimleri deÄŸer kaybetmiÅŸtir. Uluslararası Para Fonunun Ekim ayı raporuna göre geliÅŸmiÅŸ ekonomilerde ekonomik daralmanın bu yıl yüzde 5,8 oranında olması ve 2021 yılında ise iktisadi faaliyette tekrar toparlanma yaÅŸanması ile yüzde 3,9 oranında büyüme kaydedilmesi beklenmektedir” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
“2021 yılında büyümenin yurt içi ve yurt dışı talep arasında dengeli bir görünüm sergilemesini ve ekonomimizin yüzde 5,8 oranında büyümesini hedefliyoruz”
Türkiye ekonomisinin dengelenme sürecinin ardından, 2019’un son çeyreÄŸindeki yüzde 6,4 oranında güçlü bir büyüme performansının etkisiyle yılın tamamında yüzde 0,9 oranında büyüyerek küresel kriz sonrasındaki kesintisiz yıllık büyüme eÄŸilimini sürdürdüÄŸünü aktaran Oktay, “2020 yılının ilk çeyreÄŸinde birçok ülkeden pozitif ayrışarak yüzde 4,5 oranında büyüme kaydedilmesine karşın, salgının tüketici davranışı üzerindeki etkileri ve salgının yayılmasına engel olmak için alınan önlemlerin ekonomik faaliyeti sınırlandırması, ayrıca salgına baÄŸlı olarak dış talepteki daralma sonucunda net mal ve hizmet ihracatındaki gerileme nedeniyle yılın ikinci çeyreÄŸinde Türkiye ekonomisi yüzde 9,9 oranında daralmıştır. Haziran ayından itibaren vaka sayılarındaki düÅŸüÅŸle birlikte salgın çerçevesinde getirilen kısıtlamalar hafifletilmiÅŸ, üçüncü çeyrek itibariyle ekonomi hızlı bir toparlanma sürecine girmiÅŸtir. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış Gayri Safi Yurtiçi Hasıla yılın üçüncü çeyreÄŸinde, ikinci çeyreÄŸe göre, yüzde 15,6 oranında artarak güçlü toparlanmayı teyit etmiÅŸtir. Finansal ÅŸartlardaki iyileÅŸmenin iç talebe destek vermesiyle üçüncü çeyrekte Türkiye ekonomisi yüzde 6,7 oranında büyüme kaydetmeyi baÅŸarmıştır. Tekrar uygulamaya konulan salgın kısıtlamalarına raÄŸmen, 2020 yılını pozitif bir büyüme ile kapatmayı öngörüyoruz. Ekim ve Kasım ayına iliÅŸkin ilk öncü göstergeler de bu beklentimizi doÄŸrular niteliktedir. 2021 yılında büyümenin yurt içi ve yurt dışı talep arasında dengeli bir görünüm sergilemesini ve ekonomimizin yüzde 5,8 oranında büyümesini hedefliyoruz. Bu büyüme sürecini, makroekonomik istikrarı koruma ve enflasyonla mücadele çabalarımızla çeliÅŸmeyecek ÅŸekilde kurguluyoruz ve bu sürecin her aÅŸamasını titizlikle takip edeceÄŸiz. 2021 yılında hedeflenen yüzde 5,8’lik büyüme ile birlikte iktisadi faaliyetteki hızlı toparlanma ve bunun sonucunda iÅŸgücüne katılım ve istihdam oranlarında iyileÅŸme kaydedilmesini öngörmekteyiz” dedi.
“2021 yılında 2020 yılına göre istihdamın 1 milyon 598 bin kiÅŸi artması ve iÅŸsizlik oranının yüzde 12,9’a gerilemesi beklenmektedir"
İstihdama yönelik olarak iktisadi güven ortamının güçlenmesi sonucunda ertelenmiÅŸ yatırımların hayata geçirilmesi ve üretimdeki artışla birlikte, istihdam teÅŸviklerinin etkili bir biçimde uygulanmaya devam edileceÄŸini söyleyen Oktay, “Bunun yanı sıra, beceri envanterinin çıkarılması, iÅŸ-beceri uyumunun artırılması, mesleki eÄŸitim programlarının beceri temelli olarak güncellenmesi, dijitalleÅŸmeye uyumun hızlandırılması, etkin kariyer danışmanlığı ve aktif iÅŸgücü programlarının hedef odaklı uygulanması gibi iÅŸgücü piyasasına yönelik yapısal adımlar atacağız. Bu çerçevede, 2021 yılında 2020 yılına göre istihdamın 1 milyon 598 bin kiÅŸi artması ve iÅŸsizlik oranının yüzde 12,9’a gerilemesi beklenmektedir” ifadelerini kaydetti.
“Yeni Ekonomi Programında öngörülen politikaların hayata geçirilmesiyle, enflasyonun kalıcı olarak düÅŸük ve tek haneli seviyelere indirilmesi temel hedeflerimizdendir”
2019 yılında gıda fiyatlarındaki olumlu seyrin, ılımlı talep ÅŸartları, enflasyon beklentilerinde iyileÅŸme ve maliyet baskılarının ortadan kalkmasıyla birlikte TÜFE yıllık artış hızının ivme kaybederek yüzde 11,8 seviyesine gerilediÄŸini kaydeden Oktay, “2020 yılında ise kurlardaki hareketler ve gıda fiyatlarındaki görece yüksek seyir TÜFE yıllık artış hızındaki ivme kaybını ortadan kaldırmış ve yıllık tüketici enflasyonu Kasım ayında yüzde 14 oranında gerçekleÅŸmiÅŸtir. Son dönemde gerek toplumun farklı kesimleri ile yapılan geniÅŸ katılımlı istiÅŸarelerin sonucu olarak geliÅŸtirilmekte olan gerekse Yeni Ekonomi Programında öngörülen politikaların hayata geçirilmesiyle, enflasyonun kalıcı olarak düÅŸük ve tek haneli seviyelere indirilmesi temel hedeflerimizdendir. Küresel geliÅŸmeler bölümünde deÄŸindiÄŸim üzere, Covid-19 salgını, küresel ekonomi üzerinde ciddi baskılayıcı bir unsur olmuÅŸ; küresel ticaret hacminde büyük oranlarda daralma yaÅŸanmıştır. Özellikle en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa ülkelerinde ekonomik aktivitedeki yavaÅŸlama dış talebi olumsuz etkilemiÅŸtir. 2019 yılında 180,8 milyar dolara yükselen yıllık ihracatta 2020 yılında YEP hedeflerini yakalayacağımızı, hatta üzerine çıkacağımızı öngörmekteyiz. 2021 yılı ihracat hedefimiz ise 184 milyar dolardır” açıklamasında bulundu.
2020 yılı içinde bankaların yanında, reel sektör kuruluÅŸlarının finansman kaynaklarına eriÅŸimi için de gereken tedbirler alındığını ve bankaların kredi kanallarını açık tutmasının saÄŸlandığını vurgulayan
Oktay, ÅŸu ifadeleri kullandı: “Bu yaklaşımla, salgın sürecinde ekonominin çarklarının dönmesi ve iÅŸsizlik artışının engellenmesi amacına kamu bankalarımız öncülüÄŸünde ulaşılmıştır. Kredi piyasalarının kullanılarak reel sektörün desteklenmesi uygulaması sadece ülkemize özgü bir durum deÄŸildir. OlaÄŸanüstü ÅŸartlar nedeniyle geliÅŸmiÅŸ ve geliÅŸmekte olan çok sayıda ülke, ticari kuruluÅŸların ve tüketicilerin korunması amacıyla kredi kullandırmaya dönük düzenleme esneklikleri veya kredi destek paketleri gibi tedbirler uygulamıştır. Salgının zirve yaptığı dönemde kamu bankaları öncülüÄŸünde gerçekleÅŸtirilen kredi geniÅŸlemesinin firmalarımızın faaliyetlerine devam edebilmesi ve bu kuruluÅŸlardaki istihdamın sürdürülebilmesi için hayati bir önem arz ettiÄŸine dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Salgın sürecinde kamu sermayeli bankalarımız elbette varlık nedenleri olan iÅŸlevlerini icra etmiÅŸler, bu zor günlerde; çiftçimizin, esnafımızın, KOBİ’lerimizin ve yatırımcımızın, kısaca reel sektörün yanında olmuÅŸlardır. Lakin bunu yaparken asla temel bankacılık uygulama ve prensiplerinden sapmamışlardır. Bunun en somut kanıtı da kamu sermayeli bankalarımızın baÅŸta Sermaye Yeterlilik Rasyosu olmak üzere genel kabul görmüÅŸ bankacılık standartlarına gösterdiÄŸi güçlü uyumdur. Malumunuz BDDK tarafından istenen minimum sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 12’dir. Üç büyük kamu bankamız ise 2020 yılı Eylül ayı itibariyle bu oranın çok üzerinde, yüzde 15 ila 18 arasında deÄŸiÅŸen sermaye yeterlilik rasyosu oranlarına sahiptir. Bir diÄŸer önemli gösterge olan takibe dönüÅŸen krediler oranında ise bankacılık sektör ortalaması yüzde 4,1 iken, üç kamu bankamızda bu oran yüzde 2,10 ile yüzde 3,73 arasında deÄŸiÅŸmektedir. DiÄŸer ülkelerdeki takibe dönüÅŸen krediler oranlarına baktığımızda Türkiye’nin çok üzerinde olduÄŸunu görüyoruz. ÖrneÄŸin; İtalya’da yüzde 6,1, Hindistan’da yüzde 9,2, Rusya’da yüzde 9,3, Yunanistan’da ise yüzde 31,3’tür. Ayrıca, bu süreçte kamu bankalarımızın reel sektöre verdikleri güçlü desteÄŸin yanında karlılık oranlarını da korudukları görülmektedir. Bu veriler göstermektedir ki, kamu sermayeli bankalarımız, bu zor günlerde milletinin yanında durarak temel iÅŸlevlerini icra etmiÅŸ, ancak bunu yaparken asla bankacılığın temel prensiplerinden kopmamıştır. Elbette, bu süreçte sermayedar kamu kurumları olan Türkiye Varlık Fonu ile Hazine ve Maliye Bakanlığı, kamu bankalarının arkasında durmuÅŸ ve pay sahipliÄŸi sınırları içinde gerekli desteÄŸi sunmuÅŸtur; bu da gayet doÄŸal ve istenen bir durum olup, bankacılık sistemine bakışımızdaki rasyonel duruÅŸun bir tezahürü olarak deÄŸerlendirilmelidir. Ülkemizde yıllardır özel sermayeli bankalar hangi uygulama, düzenleme ve standarda tabi ise kamu sermayeli bankalarımız da bunlara tabi olmuÅŸtur. Uluslararası uygulamaları yakinen takip eden BDDK’nın her türlü düzenleme ve denetimine, sermayelerinden bağımsız olarak, kamu bankalarımız da tabidir. Üstüne bu kuruluÅŸlarımız bir de Sayıştay denetiminden geçirilmektedir.”
Kamu maliyesine yönelik bugüne kadar elde edilen kazanımlardan da bahseden Oktay, “Hükümetlerimiz döneminde kararlılıkla sürdürdüÄŸümüz mali disiplin ve basiretli politikalar sayesinde bütçe açığını ve kamu borç stokunu risk unsuru olmaktan çıkardık. 2002 yılında yüzde 11,5 seviyesindeki merkezi yönetim bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, 2019 yılı itibariyle yüzde 2,9’a gerilemiÅŸtir. Bu oranın birçok geliÅŸmiÅŸ ve geliÅŸmekte olan ülkeye kıyasla düÅŸük olduÄŸu görülmektedir. Benzer biçimde, 2002 yılında yüzde 71,5 seviyesindeki AB tanımlı genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, 2020 yılı ikinci çeyrek itibariyle yüzde 39,4 olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bu oran AB üyesi ülkelerle kıyaslandığında oldukça düÅŸük seviyededir. Açıklanan son verilere göre AB üyesi ülkelerde borç stokunun Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya oranı yüzde 87,8’dir. Aynı zamanda geçtiÄŸimiz 18 yılda borç stokunun kur, faiz ve likidite risklerine karşı duyarlılığı önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu kapsamda, TL faiz seviyesindeki 5 puanlık artış, TL’nin yüzde 5 deÄŸer kaybı ve GSYH büyümesindeki 2 puanlık azalış senaryoları karşısında borç stokunun GSYH’ye oranının duyarlılığı 2020 yılı itibariyle 2002 yılına göre sırasıyla 0,5, 1 ve 0,5 puan iyileÅŸmiÅŸtir. Kamu maliyesinde en önemli kazanımlardan birisi de Kamu Özel İşbirliÄŸi (KÖİ) modelidir. Bu model ile baÅŸta büyük ölçekli ve imza projelerimiz olan otoyol, köprü, tünel, havalimanı gibi altyapı yatırımlarının ve salgın döneminde önemi bir kez daha anlaşılan ÅŸehir hastaneleri gibi saÄŸlık hizmeti sunumunda artan yatırım ihtiyaçlarının kamu maliyesine yükünü azalttık” diye konuÅŸtu.
“(İstanbul Havalimanı) 2020 yılında Covid salgını nedeniyle uluslararası ve ulusal uçak seyahatleri tüm dünyada olduÄŸu gibi ülkemizde de azalmış olduÄŸundan, ortalama yıllık kira bedelinin çok çok altında bir garanti ödemesi veya mahsuplaÅŸması gündeme gelebilecektir”
AK Parti hükümetleri döneminde tamamlanan kamu yatırımlarının yaklaşık yüzde 10’unun KÖİ modeliyle hayata geçirildiÄŸini belirten Oktay, ÅŸöyle konuÅŸtu:
“Bu yatırımlarla inÅŸa edilen tesisler, sözleÅŸme süreleri sonunda kamuya devredilecektir. Hatta bunların yeniden iÅŸletme hakkı devriyle gelir getirmesi de saÄŸlanacaktır. Ayrıca bu yatırımları, sözleÅŸme süresi bittiÄŸinde tercih edilirse devletimiz de iÅŸletebilecektir. Bütçemizi gereÄŸinden fazla zorlamadan, kamuya ilave borç yükü doÄŸurmadan, ayrıca muadilleri ile karşılaÅŸtırıldığında daha kısa süre zarfında birçok büyük yatırımı aynı anda gerçekleÅŸtiriyoruz. Örnek olarak; 3,5 yıl gibi rekor bir sürede tamamlanan İstanbul Havalimanının üçte biri büyüklüÄŸünde olmasına raÄŸmen Berlin Yeni Havalimanı 14 yılda tamamlanabilmiÅŸtir. İstanbul Havalimanı’nın yatırım tutarı 10 milyar Avrodur. Bu yatırım görevli ÅŸirket tarafından gerçekleÅŸtirilerek havalimanı inÅŸa edilmiÅŸ ve ilk fazı hizmete açılmıştır. Projede 2019 yılında garanti ödemesi yapılmamış, aksine, hasılat payı ve kira bedeli Devlet Hava Meydanları İşletmesine ödenmiÅŸtir. İşletme süresi boyunca tahsil edeceÄŸimiz kiraların toplam deÄŸeri 22 milyar Avrodur. 2020 yılında Covid salgını nedeniyle uluslararası ve ulusal uçak seyahatleri tüm dünyada olduÄŸu gibi ülkemizde de azalmış olduÄŸundan, ortalama yıllık kira bedelinin çok çok altında bir garanti ödemesi veya mahsuplaÅŸması gündeme gelebilecektir. Bu durum salgın dönemine özgü olup, hava trafiÄŸinin normale dönmesiyle birlikte Devlet Hava Meydanları İşletmesi, garanti ödemesi yapmayacağı gibi kira ile birlikte hasılat payı almaya da devam edecektir. Özetle İstanbul Havalimanı’nda salgın dönemi hariç hazinemizden herhangi bir ödeme yapılmaksızın devletimiz 10 milyar Avro yatırım tutarına sahip bir havalimanına bedelsiz sahip olacak, üstüne 22 milyar Avro gelir tahsil etmiÅŸ olacaktır. Ayrıca, yine KÖİ yöntemi ile üç yıl kadar kısa bir süre içerisinde tamamladığımız 13 ÅŸehir hastanesi ile toplam yatak kapasitemizin dörtte biri olan 17 bin 856 adet nitelikli hasta yatağını ülkemize kazandırdık. Asya ile Avrupa’yı boÄŸazın altından birbirine baÄŸlayan, dünya çapında yılın projesi, en iyi proje finansmanı, en iyi çevresel ve sosyal uygulama, en yenilikçi proje ve global baÅŸarı dahil toplamda 12 uluslararası ödüle sahip Avrasya Tünelini de ülkemize KÖİ modeli ile dört yılda kazandırdık. Tüm KÖİ projeleri, sözleÅŸme dönemi sonunda yenileme yatırımları yapılmış olarak altyapısı ve üstyapısı ile çalışır vaziyette devletimize devredilecektir. KÖİ modeli ile klasik finansman yöntemiyle ancak 15-20 yılda milletimizin hizmetine sunulabilecek büyük eserleri, dört beÅŸ yıl gibi kısa sürelerde hizmete hazır hale getirerek gelecek nesillerimize miras bırakıyoruz. Ülkemize yüz yılda bir gerçekleÅŸen covid salgını gibi felaketlerle mücadele kapasitesi kazandırıyor, yıllarca kullanılacak, zaman ve maliyet tasarrufu saÄŸlayacak dünya standartlarında havalimanlarını, köprüleri, tünelleri, yolları, hastaneleri miras bırakıyoruz.”
Salgının ilk günlerinde harekete geçerek “Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketini“ oluÅŸturduklarının ve uygulamaya baÅŸladıklarının altını çizen Oktay, “Vergi ve sosyal güvenlik prim yükümlülüklerini erteleyerek iÅŸletmelerimizi destekledik. Bu kapsamda 29,4 milyar lira vergi ödemesini ve 40 milyar lira sosyal güvenlik prim ödemesini erteledik. Ayrıca 15 milyar lira tutarında vergi indirimi saÄŸladık. Böylece, Covid-19 salgın dönemine özel olarak yapılan harcamalar, ertelenen gelirler ve indirimler ile birlikte oluÅŸan finansman maliyeti de dahil edildiÄŸinde bütçeden toplam 59 milyar lira kaynak ayırdık. ‘Sosyal Destek Programı’ kapsamında 6,3 milyar lira, ‘Kısa Çalışma’ kapsamında 21,8 milyar lira, ‘Nakdi Ücret DesteÄŸi’ kapsamında 5,1 milyar lira ve iÅŸsizlik ödemesi kapsamında 4,2 milyar lira ödeme yaparak, 1,7 milyar lira normalleÅŸme desteÄŸi verdik. Bütçeden yapılan harcamalara ilave olarak, Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) limitini artırarak teminat sıkıntısı yaÅŸayan iÅŸletmelerin finansmana eriÅŸimini saÄŸladık. VatandaÅŸlara, esnaf ve firmalara Hazine destekli KGF ile 326,5 milyar liralık kredi paketleri oluÅŸturduk ve bu kapsamda Kasım 2020 itibariyle toplamda 267,8 milyar lira kredi ödemesi yaptık. Salgının istihdam üzerindeki etkilerini en aza indirebilmek amacıyla çalışma ve sosyal yaÅŸama iliÅŸkin olarak; Covid-19 döneminde, çalışanlara sözleÅŸme feshi yasağı getirdik. Bu kapsamda, kısa çalışma ödeneÄŸi ve iÅŸsizlik sigortası ÅŸartlarından yararlanamayıp ücretsiz izne çıkarılanlar için nakdi ücret desteÄŸi verilmesini saÄŸladık. DiÄŸer yandan İstihdam Kalkanı Paketi kapsamında, Covid-19 salgını sonrası ekonomik toparlanmayı desteklemek amaçlı hızlı iÅŸe dönüÅŸ teÅŸviki, istihdama dönüÅŸ teÅŸviki ve artı istihdam teÅŸvikini getirdik. Salgından en çok etkilenen sektörlerden turizm sektörünü desteklemek için ise; turizm iÅŸletmelerine yönelik kredi programları, yapılan rezervasyon iptalleri için idari para cezalarının alınmaması, kira ödemelerinin ertelenmesi düzenlemelerini ve Güvenli Turizm Sertifikasyon Programını uygulamaya koyduk. 2020 yılı Kasım ayı itibariyle Covid-19 salgını kapsamında ekonomiyi desteklemek amacıyla atılan adımların büyüklüÄŸü 562 milyar liraya ulaÅŸmıştır” deÄŸerlendirmesinde bulundu.
2021 yılı bütçesinin temel amacının Ekonomik dengelenme çerçevesinde elde edilen kazanımların korunması ve geliÅŸtirilmesi, üretim ve verimlilik odaklı sürdürülebilir büyüme ile adaletli paylaşımın kalıcı olarak tesisi ve Covid-19 salgınının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesi olduÄŸunu vurgulayan Oktay, “2021 yılı Bütçesi de önceki yıllarda olduÄŸu gibi bir hizmet bütçesi olacaktır. Bütçedeki kaynaklarımız büyük ölçüde vatandaÅŸlarımızın ihtiyaç duyduÄŸu hizmetlerin karşılanmasında kullanılacaktır” ifadelerini kullandı.
SaÄŸlık alanının en büyük yatırımları gerçekleÅŸtirdikleri alanların başında geldiÄŸini belirten Oktay, “2021 yılında SaÄŸlık Bakanlığı ve baÄŸlı kuruluÅŸlarına 78 milyar lira, YükseköÄŸretim kurumları saÄŸlık uygulama ve araÅŸtırma merkezlerine 5,1 milyar lira kaynak ayırdık. SaÄŸlık Bakanlığı ve yükseköÄŸretim kurumları döner sermayeleri ile Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılacak saÄŸlık harcamaları da düÅŸünüldüÄŸünde saÄŸlık alanına iliÅŸkin ayrılan kaynak 238 milyar liraya ulaÅŸmaktadır. Böylece 2002 yılında yüzde 11,3 olan saÄŸlık harcamalarının bütçe içerisindeki payını 2021 yılında yüzde 17,7’ye çıkarmayı öngörüyoruz. Bugüne kadar saÄŸlık alanında yaptığımız yatırımların meyvelerini içinde bulunduÄŸumuz salgın döneminde net ÅŸekilde alıyoruz. Dünyanın ekonomik bakımdan en güçlü ülkelerinin saÄŸlık sistemleri bu süreçte sınıfta kalırken biz saÄŸlık alt yapımız ve insan kaynağımız sayesinde baÅŸarılı bir imtihan vermekteyiz. AB üyesi bazı ülkeler ve ABD dahil dünyada birçok ülkede insanların evlerinde ölüme terk edildiÄŸi, kendi hallerine bırakıldığı manzaralara ÅŸahit olunan bir ortamda; insanlar sosyal güvenlik sisteminin yetersizliÄŸinden binlerce dolarlık faturalarla ancak tedavi olabilirken biz, Türkiye’de vatandaÅŸlarımıza en kaliteli saÄŸlık hizmetini ücretsiz ÅŸekilde sunuyoruz. Åžöyle bir geçmiÅŸe baktığımızda, vatandaÅŸlarımızın hastane kuyruklarında günlerce, haftalarca nasıl çile çektiÄŸini, ihtiyaç sahibi vatandaÅŸlarımızın acil servislerde bile saÄŸlık hizmeti alamadığını hala dün gibi hatırlıyoruz” dedi.
Mart ayından bu yana hastanelerdeki yatak kapasitesine 3 bin 427’si yoÄŸun bakım yatağı olmak üzere 12 bin 350 ilave gerçekleÅŸtirdiklerini söyleyen Oktay, “İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakasında iki adet Acil Durum Hastanemizi çok kısa sürede tamamlayarak hizmete açtık. Bu hastanelerimizi salgın sonrasında da hizmet verecek ÅŸekilde planladık. Salgın süreci, saÄŸlık hizmetlerine eriÅŸimin ne kadar önemli olduÄŸunu bir kez daha gösterdi. Åžehir hastanelerinin kısa süre içerisinde hayata geçirilmesi salgınla mücadeleye büyük katkı saÄŸlamıştır. Ayrıca çaÄŸrı sistemiyle Covid-19 pozitif olan vatandaÅŸlarımızın aranması ve mobil saÄŸlık ekiplerinin evlere giderek hasta takibi yapması gibi ek tedbirleri hayata geçirdik. Tanı laboratuvarlarını yaygınlaÅŸtırdık, temaslı takibi, ilaçların vatandaÅŸlarımıza ulaÅŸtırılması ve koruyucu madde temini için titizlikle çalıştık” ifadelerini kullandı.
"2021 yılı Nisan ayı gibi de yerli aşımız hazır hale gelmiş olacaktır"
Covid-19 tedavisinde kullanılan ilaçların yerli üretimini teÅŸvik ettiklerini ve yine yerli aşı çalışmalarında insanda uygulama aÅŸamasına geldiklerini anlatan Oktay, “2021 yılı Nisan ayı gibi de yerli aşımız hazır hale gelmiÅŸ olacaktır. Bunun yanında yaptığımız anlaÅŸmalarla önümüzdeki günlerde saÄŸlık çalışanlarımız öncelikli olmak üzere aşılama çalışmalarına baÅŸlamış olacağız. Böylece aşı çalışmalarına erken dönemde baÅŸlayan ilk ülkeler arasında yer alacağız. Aşı, mücadele gücümüzü artıracak ancak bizler bu süreçte de maske, mesafe ve temizlik olarak nitelendirdiÄŸimiz tedbirlere titizlikle uymayı sürdüreceÄŸiz” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
En temel kamu hizmetlerinden biri olan eÄŸitim hizmetlerinin yaygın ve eriÅŸilebilir olması noktasında çalışmalarını sürdürdüklerini söyleyen Oktay, ÅŸunları söyledi:
“2021 yılında eÄŸitime 211,4 milyar lira kaynak ayırıyoruz. Böylece, 2002 yılında yüzde 9,4 olan eÄŸitimin bütçedeki payını yüzde 15,7’ye çıkarıyoruz. Hükümetlerimiz döneminde eÄŸitimde beÅŸeri ve fiziki kapasitenin artırılmasına yönelik önemli iyileÅŸmeler saÄŸlanmıştır. Mevcut resmi öÄŸretmen sayımızın yüzde 71’ini diÄŸer bir ifadeyle 692 bin öÄŸretmenimizin atamasını hükümetlerimiz döneminde yaptık. Yapılan atamalarla birlikte öÄŸretmen başına düÅŸen öÄŸrenci sayılarında önemli iyileÅŸmeler saÄŸlanmıştır. 2002-2003 eÄŸitim öÄŸretim yılında öÄŸretmen başına düÅŸen öÄŸrenci sayısı ilköÄŸretimde 28, ortaöÄŸretimde 18 iken 2019-2020 eÄŸitim öÄŸretim yılında bu sayılar sırasıyla 16 ve 11’e düÅŸmüÅŸtür. EÄŸitime ayırdığımız kaynaklar sayesinde eÄŸitimin fiziki kapasitesinde de iyileÅŸmeler saÄŸladık. 2002-2003 öÄŸretim yılında derslik başına düÅŸen öÄŸrenci sayısı ilköÄŸretimde 36, ortaöÄŸretimde 30 iken 2019-2020 öÄŸretim yılında bu sayılar sırasıyla 24 ve 19’a düÅŸmüÅŸtür. Ücretsiz ders kitabı uygulaması 2003-2004 öÄŸretim yılında ilköÄŸretim kurumlarında baÅŸlamış, 2006-2007 öÄŸretim yılında ise ortaöÄŸretim kurumlarını da kapsayacak ÅŸekilde geniÅŸletilmiÅŸtir. Uygulamanın başından itibaren 3,2 milyar adet ders kitabı dağıtılmış ve 6,9 milyar lira harcama yapılmıştır. 2002 yılında ülkemizde 76 üniversite mevcut iken bu sayı 203’e yükselmiÅŸtir. 2002 yılına göre üniversite öÄŸrencisi sayısı 5 kattan fazla artarak 8 milyonu aÅŸmış, istihdam edilen öÄŸretim elemanı sayısı ise 70 binden 176 binlere çıkmıştır. Artan üniversite ve öÄŸrenci sayısı ile birlikte üniversitelerimize ayırdığımız kaynağı da sürekli artırıyoruz. 2002 yılında bütçenin yüzde 2,6’sını oluÅŸturan yükseköÄŸretim kurumları bütçelerini 14,6 kat artışla 2021 yılında 45,4 milyar liraya, yani bütçenin yüzde 3,4’üne çıkarıyoruz. Sahip olduÄŸumuz altyapı sayesinde salgın döneminde hızla uzaktan eÄŸitime geçerek EBA üzerinden ilk ve ortaöÄŸretimde, üniversitelerin altyapı imkanlarıyla yükseköÄŸretimde eÄŸitim ve öÄŸretim faaliyetlerimizi aksatmadık. 2012 yılında yaptığımız düzenlemeyle birinci öÄŸretim ve açık öÄŸretimde harçları kaldırdık, bu kapsamdaki öÄŸrencilerin harçlarını bütçemizden karşılıyoruz. 2021 yılında yaklaşık 2,3 milyon öÄŸrencimizin harçlarını karşılamak amacıyla 763 milyon lira ödenek ayırdık.”
UlaÅŸtırma ve haberleÅŸme alanında; Ulaşım ve iletiÅŸim yapısının oluÅŸturulması, Ulaşım yatırımlarının koridor yaklaşımı ile önceliklendirilmesi ve uluslararası baÄŸlantıların güçlendirilmesi, Demiryolu yük ve yolcu taşımacılığını artırarak çok modlu ve dengeli ulaşımın desteklenmesi, Uluslararası tehditlere karşı Türkiye’nin siber güvenliÄŸinin saÄŸlanması, Fiber iletiÅŸim altyapısı ve geniÅŸ bant iletiÅŸimin yurt genelinde yaygınlaÅŸtırılması gibi temel politikaların uygulandığını dile getiren Oktay, “18 yılda toplam 1581 kilometrelik otoyol yaptık. Böylece 3325 kilometrelik otoyol ağına ulaÅŸtık. 2003 yılı öncesi mevcut 6 bin 101 kilometre uzunluÄŸundaki bölünmüÅŸ yol ağımızla sadece 6 ilimiz birbirine baÄŸlıyken, 2003 yılından itibaren 21 bin 613 kilometre yol yapılarak bölünmüÅŸ yol ağımız 2020 yılı Ekim ayı itibariyle 27 bin 714 kilometreye ulaÅŸmış ve 77 ilimizin birbiri ile baÄŸlantısı saÄŸlanmıştır. BölünmüÅŸ yollar sayesinde 6 milyar 905 milyon lira akaryakıt tasarrufu, 11 milyar 596 milyon lira iÅŸgücü tasarrufu olmak üzere yıllık toplam 18 milyar 501 milyon lira tasarruf saÄŸlanmaktadır. 2003 yılı itibariyle 10 bin 959 kilometre demiryolu hat uzunluÄŸumuz 2020 yılı Ekim ayı itibariyle 1213 kilometresi YHT olmak üzere toplam 12 bin 803 kilometreye, 2 bin 505 kilometre sinyalli hat uzunluÄŸumuz 6 bin 526 kilometreye, 2 bin 82 kilometreye elektrikli hat uzunluÄŸumuz 5 bin 753 kilometreye yükseltilmiÅŸtir. Bununla birlikte 2003 yılında demiryolu ile taşınan yolcu sayısı 77 milyondan 2019 yılı sonu itibariyle 246 milyona, yük taşıması ise 16 milyon tondan 2019 yılı sonu itibariyle 33,5 milyon tona yükselmiÅŸtir. 2003 yılında uluslararası liman sayısı 152 iken bu sayı 2020 yılında 180’e çıkmıştır” ifadelerini kullandı.
"Karadeniz’in Sakarya havzasında toplamda yaklaşık 40 kuyu açacak ve 2023 yılında bu gazı vatandaşımızın kullanımına sunacağız"
Kalkınmanın temel unsuru olan enerji konusunda geçtiÄŸimiz 18 yılda Cumhuriyet tarihinin bütününde yapılanları katbekat aÅŸan baÅŸarılar yakaladıklarını, Barbaros Hayrettin PaÅŸa ve Oruç Reis sismik araÅŸtırma gemilerinin DoÄŸu Akdeniz’de 46 bin kilometrekare ve Karadeniz’de 33 bin kilometrekare üç boyutlu sismik veri toplayarak, Fatih ve Yavuz sondaj gemileriyle 9 adet derin deniz sondajını tamamladıklarını anımsatan Oktay, “Fatih sondaj gemimizle EreÄŸli’nin 175 kilometre açığında, Karadeniz’in Sakarya havzasında tarihimizdeki en büyük doÄŸal gaz keÅŸfini gerçekleÅŸtirdik. 20 Temmuz’da baÅŸlatılan Tuna-1 kuyusundaki sondajda 405 milyar metreküplük doÄŸal gaz rezervi keÅŸfettik. 31 Ocak 2020 tarihinde teslim alınan ve modernizasyonu tamamlanarak Mersin TaÅŸucu Limanı’ndan ayrılan Kanuni sondaj gemimiz ise 2021 yılının ilk aylarında Karadeniz’de faaliyete baÅŸlayacaktır. Bu çalışmalar çerçevesinde, Karadeniz’in Sakarya havzasında toplamda yaklaşık 40 kuyu açacak ve 2023 yılında bu gazı vatandaşımızın kullanımına sunacağız. 2020 yılı ilk dokuz ayında üretilen elektriÄŸin yaklaşık yüzde 46’sı yenilenebilir enerji kaynaklarından, yüzde 34’ü kömürden, yüzde 19’u doÄŸal gazdan, geri kalanı ise diÄŸer kaynaklardan saÄŸlanmış olup, yerli ve yenilenebilir kaynakların payı yüzde 61 olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. 2021 yılında ise Türkiye’nin elektrik enerjisi kurulu gücünün yaklaşık 100 bin megawatta ulaÅŸması hedeflenmektedir. 2000’li yıllarda sadece 5 ÅŸehrimizde doÄŸal gaz kullanılmaktayken, 2018’den itibaren bugüne kadar yürütülen çalışmalarla, 81 ilimizin tümüne, 559 ilçe ve beldemiz ile 165 OSB’ye doÄŸal gaz arzı saÄŸlanmıştır. 2000’li yıllarda 1,3 milyon olan doÄŸal gaz abone sayısı 17 milyona çıkmış olup ülkemiz nüfusunun yüzde 80’ine doÄŸal gaz kullanım imkanı sunulmuÅŸ, doÄŸal gazdan aktif olarak faydalanan nüfus ise 55 milyona yükselmiÅŸtir” dedi.
Yüksek teknolojili ürünlerin Türkiye’de üretilebilmesi için uçtan uca bir destek mekanizması olan “Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı”nı baÅŸlattıklarını bildiren Oktay, “İlk aÅŸamada makine sektöründeki projeler için destek kararları yayınladık; böylece yaklaşık 2 milyar liralık yatırımla; servo motorlar, CNC tezgahları, eklemeli imalat makineleri gibi yüksek teknolojili ürünlerin yerli olarak üretilmesine imkan saÄŸlıyoruz. 18 Temmuz’da inÅŸaatı baÅŸlatılan Türkiye’nin Otomobili fabrikasının 18 ayda tamamlanması ve araçların 2022 yılının son çeyreÄŸinde üretim bandından indirilmesi planlanmaktadır. TOGG’la birlikte; çevreye duyarlı bir mobilite ekosistemi hayata geçirilecek, böylece otomotiv sektörünün dönüÅŸümüne de katkı saÄŸlanacaktır” diye konuÅŸtu.
“Savunma sanayimizdeki ilerlemenin sahadaki etkilerini hem sınırlarımızın içinde ve dışında teröre karşı yürüttüÄŸümüz baÅŸarılı mücadelede hem de dost ve kardeÅŸ ülkelerin istikbal ve istiklali için verdiÄŸimiz desteklerde görüyoruz”
Savunma sanayiinde “Kendi imkânlarımızla imal edebileceÄŸimiz hiçbir ürünü dışarıdan satın almamak, özellikle kritik ürün ve malzemelerde yüzde yüz yerlilik- millilik hedefine ulaÅŸmak” ÅŸiarıyla bu alana özel önem verdiklerinin altını çizen CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Oktay, konuÅŸmasını ÅŸöyle sürdürdü: “Türk mühendisleri tarafından tasarlanıp imal edilen Turbo Åžaft Motorumuzun teslimi ve Tasarım Merkezinin Açılışı, savunma sanayii ve yüksek teknolojide yeni bir aÅŸamanın müjdecisidir. Turbo Åžaft projemiz ile ülkemizde bu ve benzeri sınıftaki motorları test edebilecek bir test altyapısı tesis etmiÅŸ oluyoruz. Bu altyapı milli muharip uçak motoru gibi daha yüksek güç sınıfı motorların test edilmesinde de kullanılabilecektir. Savunma Sanayii BaÅŸkanlığı tarafından halihazırda 700’ü aÅŸkın proje yürütülmektedir. Savunma sanayii olarak savaÅŸ gemisi tasarım ve üretimi dahil, bir zamanlar yurt dışından tedarik edemediÄŸimiz İHA, SİHA, TİHA, ATAK Helikopter, FIRTINA Obüs gibi sistemlerin üretiminde artık dünyanın önde gelen ülkelerinden biriyiz. Savunma sanayii projelerimizden bazıları: Yeni Nesil SavaÅŸ Uçağı, Bayraktar TB-2 Taktik İHA Sistemi, TCG ANADOLU Hücum Gemisi, BORA, KASIRGA, HİSAR ve KORKUT Sistemleri, Uzun Menzilli Hava ve Füze Savunma Sistemleri, HÜRKUÅž, ANKA İHA Sistemi, Milli Piyade TüfeÄŸi, ALTAY Tankı ve Zırhlı Araçlardır. Ayrıca, Milli Savunma Bakanlığı tarafından tasarım patenti alınmış olan MİLGEM Projesi kapsamında ilk dört gemi olan HEYBELİADA, BÜYÜKADA, BURGAZADA, KINALIADA hizmete girmiÅŸtir. Savunma sanayiinde elde etiÄŸimiz kazanımlar ulusal ve uluslararası politikalarımızı sahada ve masada kararlılıkla uygulamamıza da çok ciddi katkı vermektedir. Savunma sanayimizdeki ilerlemenin sahadaki etkilerini hem sınırlarımızın içinde ve dışında teröre karşı yürüttüÄŸümüz baÅŸarılı mücadelede hem de dost ve kardeÅŸ ülkelerin istikbal ve istiklali için verdiÄŸimiz desteklerde görüyoruz. Bunun en son örneÄŸi, iÅŸgalci Ermenistan’a karşı tüm imkanlarımızla kardeÅŸ Azerbaycan’ın yanında oluÅŸumuzdur.”
“KardeÅŸ Azerbaycan’ı kazandığı zafer dolayısıyla tebrik ederken, bağımsız bir devletin toprakları olan KarabaÄŸ’ı Ermeni iÅŸgalcilere peÅŸkeÅŸ çekmeye çalışan Fransa’yı da ÅŸiddetle kınıyorum”
Ermenistan’ın, KarabaÄŸ’da kadın, çocuk demeden sivilleri katlederken uluslararası toplumun sessizliÄŸe büründüÄŸünü belirten Oktay, “Biz bu sessizliÄŸi İdlip’ten, Hama’dan hatırlıyoruz. Uluslararası toplumun bu kayıtsızlığını biz Filistin’den, Yemen’den, Arakan’dan biliyoruz. YaÅŸanan insani zulümler karşısında dünyanın bu sessizliÄŸine karşı CumhurbaÅŸkanımız liderliÄŸinde gerektiÄŸinde yedi düvele meydan okuyor; dostlarımız için hakkın ve hakikatin yanında yer alıyoruz. Almaya da devam edeceÄŸiz. Kıbrıs meselesinde, Libya konusunda, Irak’ta, Suriye’de yaptığımız budur. KarabaÄŸ’ın Ermenistan iÅŸgalinden kurtarılması için verdiÄŸimiz destek de kardeÅŸliÄŸimizin olduÄŸu kadar dış politikada onurlu duruÅŸumuzun bir gereÄŸidir. KardeÅŸ Azerbaycan’ı kazandığı zafer dolayısıyla tebrik ederken, bağımsız bir devletin toprakları olan KarabaÄŸ’ı Ermeni iÅŸgalcilere peÅŸkeÅŸ çekmeye çalışan Fransa’yı da ÅŸiddetle kınıyorum. Bölgemizde istikrar, barış ve huzurun saÄŸlanması için Türkiye olarak üzerimize düÅŸeni yapmaya, insandan vicdandan yana politikalar izlemeye devam edeceÄŸiz” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan liderliÄŸinde kadınların hayatın her alanında hak ettikleri seviyeye gelebilmeleri için çok büyük gayret gösterdiklerini söyleyen Oktay, “Toplumumuzun huzuru ve geleceÄŸimizin teminatı için aile birliÄŸinin güçlendirilmesi yönünde politikalar yürütüyoruz. Bugüne kadar hayata geçirdiÄŸimiz pek çok hukuki ve idari düzenlemeyle kadınlarımızın yanında yer aldık. Kadınların sosyal hayata katılımları ve istihdamının önündeki engelleri kaldırdık. Bilhassa kadına yönelik ÅŸiddetin önlenmesi hususunda azami hassasiyet gösterdik ve bu hassasiyetimizi koruyoruz. Sebebi ne olursa olsun bir kadınımız maÄŸdur olmuÅŸsa onu devletin koruma ÅŸemsiyesi altına alıyoruz ve yeni maÄŸduriyetlerin önüne geçmek için çalışıyoruz. Kadınlarımızı hedef alan istismar, ÅŸiddet eylemleri ya da zulümlerle hep birlikte mücadele etmeliyiz. Terör örgütü tarafından çocuk yaÅŸta daÄŸa kaçırılan, geleceÄŸi çalınan kızlarımızı da, tacize uÄŸrayan, ÅŸiddet gören kadınlarımızı da aynı hassasiyetle korumaya devam edeceÄŸiz. Bu doÄŸrultuda ‘Kadının Güçlenmesi Programı’ için ayrılan bütçe miktarını 2021 yılında yüzde 19,8 artırdık. ‘Finansal Okuryazarlık ve Kadınların Ekonomik Güçlenmesi Seminerleri’, ‘Türkiye’nin Mühendis Kızları’, ‘İş’te Anne Projesi’, ‘Kadın Kooperatiflerinin Güçlendirilmesi Çalışmaları’ ve ‘Aktif Kadın İşgücü Destekleri’ ile kadınlara yönelik sigorta primi destek ve teÅŸvikleri gibi çalışmalarımıza daha fazla kaynak ayırarak devam edeceÄŸiz. Åžiddeti Önleme ve İzleme Merkezi, Kadın Konuk Evleri ve Sosyal Hizmet Merkezlerimizi daha da güçlendireceÄŸiz” dedi.
“GeçtiÄŸimiz süreçte Anayasa ve baÅŸta temel yasalar olmak üzere gerçekleÅŸtirilen deÄŸiÅŸikliklerle demokratikleÅŸme yönünde sistemimize çok önemli yenilikler kazandırılmıştır”
Hukuk devleti ilkesinin temelinin yargının bağımsızlığı olduÄŸunu anlatan Oktay, “Hukuki reform çizgimizin temel motivasyonu da iyi iÅŸleyen, bağımsız, tarafsız bir yargı sistemidir. GeçtiÄŸimiz süreçte Anayasa ve baÅŸta temel yasalar olmak üzere gerçekleÅŸtirilen deÄŸiÅŸikliklerle demokratikleÅŸme yönünde sistemimize çok önemli yenilikler kazandırılmıştır. KiÅŸisel verilerin korunması, çocuk haklarının anayasal koruma altına alınması, sendikal özgürlüklerin geliÅŸtirilmesi, kamu görevlilerine toplu sözleÅŸme yapma hakkının getirilmesi, bilgi edinme ve bireysel baÅŸvuru hakkı gibi sosyal ve demokratik haklarda yenilikler anayasal bir zeminde hayata geçirilmiÅŸtir. Reforma bakış açımızın bir yansıması olan Yargı Reformu Strateji Belgesi, 30 Mayıs 2019 tarihinde Sayın CumhurbaÅŸkanımız tarafından kamuoyuna açıklanmıştı. Yüce Meclisimizin katkılarıyla bu kapsamda önemli Mevzuat deÄŸiÅŸikliklerini çok kısa bir sürede hayata geçirdik. Bu deÄŸiÅŸikliklerle hak ve özgürlüklerin korunması ve geliÅŸtirilmesi, infaz sistemimizde çözüm bekleyen konulara iliÅŸkin düzenlemeler ve yargılamalarda adalete eriÅŸimi güçlendiren kanunlar yürürlüÄŸe girdi. 2019-2023 yıllarını kapsayan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin uygulanma oranı henüz ikinci yılında yaklaşık yüzde 50’ye ulaÅŸmıştır. BelirlediÄŸimiz takvime uygun olarak çalışmalarımızı hız kesmeden sürdürme kararlılığındayız. Bugüne kadar olduÄŸu gibi, bundan sonra da hukuki reform irademizin arkasındayız. Reformlar vesilesiyle hukukun üstünlüÄŸünü güçlendiriyor ve demokrasinin iÅŸlerliÄŸini artırıyoruz. Aynı zamanda yatırım ortamını iyileÅŸtiriyor ve ekonomi alanında yeni fırsatlara saÄŸlam hukuki dayanaklar oluÅŸturuyoruz ve bunları yakın zamanda yüce Meclisimizin gündemine taşıyacağız. 81 ilin tamamına, her bir haneye ve her bir vatandaşımıza dokunan, ihtiyaç duyulan düzenlemeleri önümüzdeki dönemde birer birer hayata geçirmeyi sürdüreceÄŸiz” ifadelerini kullandı.