
Türkiye, 6 Şubat günü tarihinin en büyük felaketlerinden ikisiyle yalnızca birkaç saat içinde karşı karşıya kaldı. Önce Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7,7 ve ardından sadece 9 saat sonra yine Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde 7,6 büyüklüğünde yaşanan iki büyük deprem, binlerce binanın yıkılmasına ve 45 binin üzerinde vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açtı. 11 şehrimiz ve yaklaşık 14 milyon vatandaşımız depremden ciddi biçimde etkilendi.
İlk depremden hemen sonra ivedi bir biçimde uluslararası yardım çağrısı yapılarak, Türkiye’nin diğer illerindeki ekipler ile birlikte 70’in üzerinde ülkeden de yardım ekipleri bölgeye gelmeye başladı. Arama-kurtarma çalışmaları artık tamamlanmış olsa da bu felaketlerin kısa, orta ve uzun vadeli toplumsal, psikolojik ve ekonomik etkileri mutlaka olacaktır.
Ekonomik etkilere yönelik olarak Dünya Bankası tarafından yapılan bir tahmine göre depremlerin Türkiye’ye maliyeti 34,2 milyar $. Bu rakam, Türkiye’nin 2022 Gayrisafi Yurtiçi Hasılasının yaklaşık % 3,7’sine karşılık geliyor. Bölgedeki altyapı ve konut stoklarına ilave olarak pek çok fiziki sermaye unsuru da depremde büyük zarar gördü. Türkiye bu maliyeti karşılayacak maddi imkânlara sahip. Dolayısıyla 1-2 yıl içerisinde Türkiye altyapı, konut ve sermaye stokunu tekrar yerine koyabilecektir. Ancak en büyük kayıp, insan gücü. İnsan gücü kaybının ekonomik olarak karşılığının hesaplanması mümkün değil. Bu kaybı karşılamamız çok uzun yıllarımızı alacaktır.
Elbette bu süreçte Türkiye’ye, pek çok ülkeden ve küresel kuruluşlardan maddi yardım da gelmeye başladı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, üye ülkelere Türkiye’ye yönelik 1 milyar $ yardım çağrısında bulundu. Amazon, Bayer, Samsung başta olmak üzere küresel iş dünyasından yaklaşık 39 milyon $’lık maddi yardım yapıldı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki 18 ülkeden toplanan yardımlar yaklaşık 370 milyon $’a ulaştı. Yine sayılanların haricinde Türkiye’ye yönelik maddi yardımlarda bulunan çok sayıda uluslararası kuruluş ve ülke mevcut.
Peki, Türkiye’ye yapılan bu yardımların Türkiye’nin küresel yardım vizyonuyla bir ilişkisi var mı? Bugün deprem felaketleri nedeniyle çok sayıda uluslararası kuruluş ve ülkeden maddi yardım almakla birlikte Türkiye, son yıllarda özellikle de küresel sistemde en dezavantajlı toplumlara yönelik olarak ciddi bir yardım politikasının öncülüğünü yürütüyor. Afrika ülkelerinde açılan su kuyuları, Birleşmiş Milletler ile birlikte Türkiye’nin öncülüğünde aşılan tahıl krizi, pandemi sürecinde Afrika ülkelerine yönelik aşı ve ilaç temini, Suriye’nin kuzeyindeki altyapı sorunlarının çözümü ile eğitim ve sağlık hizmetlerinin faaliyete geçirilmesi başta olmak üzere, sel felaketi, orman yangını, deprem, kasırga, yanardağ patlaması gibi doğal afetler nedeniyle dünyadaki pek çok ülkeye yönelik maddi ve ayni yardımlar Türkiye’nin yürüttüğü yardım faaliyetlerin yalnızca küçük bir bölümüdür. Dünyada düşük gelir grubunda yer alan ülkelerin Türkiye’ye yardım konusunda neden sıraya girdiklerine çok da şaşırmamak gerekir.
Dünya Bankası göstergeleri çerçevesinde Türkiye, 2021 yılı Resmi Kalkınma Yardımları (ODA) sıralamasında 7,6 milyar $ ile dünyada en fazla kalkınma yardımında bulunan ülkeler arasında 6’ncı sırada yer almıştır. Kalkınma yardımlarının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı bakımından ise Norveç’ten sonra % 0,93 ile 2’nci sırada. 2010-2021 yılları arasında kümülatif olarak Türkiye tarafından gerçekleştirilen kalkınma yardımı tutarı ise yaklaşık olarak 63 milyar $... Görüldüğü gibi Türkiye, küresel ekonomik sorunların ve yaşanan felaketlerin çözümü için en çok maddi ve ayni kaynak ayıran ülkeler arasında önemli bir yerde duruyor. Bundan sonraki süreçte de Türkiye, depremin yaralarını sarmaya devam ederken, küresel sorunların çözümünde de öncü olma rolünü sürdürmeye devam edecek.