
GeleceÄŸin belirsizliÄŸi ile ilgili verilerin azlığı hep kehanetlerin üremesine sebep olmuÅŸtur. GeleceÄŸin belirsizliÄŸiyle ilgili doneler artık pek söz konusu deÄŸildir. Kâhinler, keÅŸiÅŸler, ÅŸamanlar ve bilumum kehanet sahibi insanlar hep geleceÄŸi resmetmeye çalıştılar. Bir de buna ÅŸairler, düÅŸünürler ve bilim insanlarını eklediÄŸimizde muazzam bir sınıf ortaya çıkıyor.
Tarihe baktığımızda en realist kiÅŸi ne bir filozoftur, ne de bilim adamıdır. O bir peygamberdir; O da Hz. Muhammed’dir. O’na kıyametin ne zaman kopacağını sorduklarında; “O, Allah’ın ilmindendir.” der ve kiÅŸinin yaÅŸadığı çaÄŸdan sorumlu olduÄŸunu teorik ve pratik olarak deneyimleyerek gösterirdi. GeleceÄŸin nasıl olacağı, genelde bugünün koÅŸulları tarafından belirlenir. Yani gelecek, bugünün rahminde saklıdır.
ÖrneÄŸin sanayi ve ulus devlet sürecinde toplumsal algı ve zihniyet yapısının nasıl olacağını eÄŸitim belirlemiÅŸtir. Bu dönemde eÄŸitime iki yönlü ihtiyaç vardır. Birincisi, makineleri kullanacak olan eÄŸitilmiÅŸ iÅŸgücünün yapısı, ikincisi ise ulus devletin fonksiyonunu yüklenecek yeni bir vatandaÅŸlık kavramının nasıl olacağına dair insan profilinin inÅŸa edilme sürecidir. Onun için eÄŸitim herkes için temel, zorunlu ve vazgeçilmezdi.
Günümüzde ise artık eÄŸitilmiÅŸ iÅŸgücünün yerini robotlar almıştır. VatandaÅŸlık üretme projesi ise yeryüzünde küreselleÅŸme ile birlikte baÅŸkalaşım geçirmiÅŸtir. GeliÅŸmiÅŸ olan ülkeler, yeryüzünde kaliteli insanları bulup kendi ülkelerine cazip imkânlar sunarak vatandaÅŸlığı adeta teÅŸvik etmektedirler.
Günümüzde artık vatandaÅŸlık, kan ve toprak esaslı olmaktan çıkmıştır. VatandaÅŸ olmak; artık aynı soya, aynı dile, aynı inanca baÄŸlı olmaktan çıkmış kabiliyet ve yeteneÄŸe bürünmüÅŸ bir hale evrilmiÅŸtir. Çağımızda bir ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının potansiyel zenginliÄŸinden ziyade yaratıcı zekânın potansiyel hacmi ve bunu iÅŸleyecek teknik donamının kapasitesi önem kazanmıştır. Artık yerkürede hiçbir ulus, nüfusun çokluÄŸu, toprağın büyüklüÄŸü ve nükleer silahlara sahiplik kapasiteleri ile ön plana çıkmıyor.
Yeni çağın deÄŸerleri deÄŸiÅŸti. Artık bir ülkenin yeÅŸil alanların miktarı, su kaynaklarının temizliÄŸi, soluklanan havanın kalitesi, mülkiyet ve insani hakların geliÅŸmiÅŸlik endeksi, ÅŸehirleÅŸmenin kalibresi, eÄŸitilmiÅŸ iÅŸgücünün potansiyel durumu vb. gibi beÅŸeri, doÄŸal, iktisadi ve siyasi faktörlerin durumu ülkelerin geliÅŸmiÅŸlik seviyesini belirliyor. Toplumlar, artık yaÅŸadıkları coÄŸrafyada yakaladıkları veya kurdukları yaÅŸam kalitesi ile kendini tanımlayıp tarihin öznesi olmaya çabalıyorlar. Klasik çağın deÄŸerleri aşındı. ÖrneÄŸin Pakistan nükleer silahlara sahip, ama kimse Pakistan’da yaÅŸamak istemiyor.
Çağımızda kitlesel eÄŸitimin getirisi de azaldı. Hatta aileye yük olmaya baÅŸladı. Yaratıcı ve fayda üretici kiÅŸisel nitelikler ön plana çıktı. Eski zamanlarda, ulus devlet sürecinde eÄŸitim; hem bir öÄŸrenim aracıydı, hem de bir kışla eÄŸitimi anlamına geliyordu. Yapay zekâ süreci ile birlikte bu süreç bitti. Bu eski eÄŸitim müfredatına devam eden toplumlar ise çağı iyi okuyamamış genelde geleneksel ve otoriter toplumlardır. Buna Kuzey Kore, Çin, Rusya vb. gibi ülkeleri sayabiliriz.
İş yapma gücünün mekanize ve otomatize olmasının, eÄŸitimin iÅŸlevini deÄŸiÅŸtirdiÄŸini ve iÅŸsizliÄŸin artmasına etki ettiÄŸini görüyoruz. Üretim sürecinde yapay zekâ uygulamalarının çoÄŸalmasıyla birlikte alt ve üst düzey yöneticilerin sayısal hacmini azalttığını ve yeterli eÄŸitime sahip olmayan gençlerin ve teknoloji karşısında yaÅŸlı kalan nüfusun yeni bir sosyal handikapla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz. Günümüzde eÄŸitim artık kariyer anlamına gelmiyor.
Toplum, sadece klasik sanayi dönemi gibi beyaz ve mavi yakalılardan ibaret deÄŸildir. Mavi yakalılar öldü, beyaz yakalılar da doÄŸrudan tehdit altındadırlar. Günümüzde geliÅŸmiÅŸ devletlerin ve iÅŸletmelerin eÄŸitime bakışları tümüyle deÄŸiÅŸmek üzere. Daha az bir maliyetle ve minimal bir öÄŸretim süreci ile doÄŸrudan mesleki becerilerinin toplamından oluÅŸacak ÅŸekilde yeni bir eÄŸitim stratejisini kurguladıklarını görüyoruz. EÄŸitim müfredatının uzun olması ve mesleki becerilerden uzak oluÅŸunun, toplumların geleceÄŸini negatif yönde etkileyeceÄŸi ortadadır. Ülkeler ve ÅŸirketler artık eÄŸitim müfredatına bir ideolojizm – ideolog- gözüyle deÄŸil, realist bir gözlemle bakmayı yeÄŸliyorlar. Fayda ve deÄŸer hayatın her alanında ön plana çıkıyor.
EÄŸitimin üç temel fonksiyonu vardır:
Birincisi, kişinin bilgi dağarcığını geliştirmesine doğrudan etki etmesi. Olaylara ve olgulara eleştirel ve analitik bakmasını sağlaması.
İkincisi, kiÅŸinin yaratıcı potansiyel yeteneklerinin gün yüzüne çıkmasına araçlık etmesi. Sanatsal ve zanaatkâr becerinin ortaya çıkmasına etki etmesi.
Üçüncüsü ise toplumsal yapının taşıyıcı deÄŸerlerini (etik) içselleÅŸtirmesi ve bireyin özne olarak tarih sahnesine çıkmasına imkân saÄŸlamasıdır.
EÄŸitim müfredatını bu üç temel unsur üzerinde inÅŸa etmeye çalışan toplumlar geliÅŸmiÅŸ ve Endüstri 5.0’ın alt yapısını oluÅŸturmuÅŸ toplumlar olacakları kesindir. Bunun alt yapısını oluÅŸturmayan toplumlar ise diÄŸer toplumlara hammadde saÄŸlayan toplumlar olarak tarihte yerini alacaklarına dair hiç kuÅŸkunuz olmasın.
EÄŸitim, bir toplumun geleceÄŸini tasarlama stratejisidir. GeleceÄŸini iyi tasarlayan toplumlar, tarihin öznesi olmaya aday toplumlar olacaklardır. Bunun örneÄŸi Finlandiya ve Japonya’dır. Yeni bir yüzyılın ÅŸafağında olan ülkemizin eÄŸitim stratejisini yeniden kurgulaması hayatidir ve zorunludur. Aksi takdirde uluslararası sistemin bir iç pazarı olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız.