USD/TRY ABD DOLARI / TL
Alış    Satış
EUR/TRY EURO / TL
Alış    Satış
GBP/TRY STERLİN / TL
Alış    Satış
GAU/TRY GR ALTIN / TL
Alış    Satış
03 Haziran 2022 Cuma 15:15

Savaşın Ekonomik Sonuçları

Savaşın Ekonomik Sonuçları

Savaşın Ekonomik Sonuçları

 

“Bilerek Orta Avrupa’nın yoksullaşmasını hedeflersek öngörülerime göre intikam duyguları hiç soğumayacaktır.”

Bu kısa alıntı, yüz yıldan daha uzun bir süre önce 1919 yılında John Maynard Keynes tarafından kaleme alınan Barışın Ekonomik Sonuçları isimli eserin son sayfalarında yer alan çarpıcı ve bir o kadar da ders alınması gereken bir cümledir. Birinci Dünya Savaşı’nın kaybeden tarafı olan Almanya, Paris Barış Görüşmeleri neticesinde başta toprak, fiziki sermaye ve insan gücü olmak üzere çok ciddi kayıplar vermek zorunda kalmıştır. Tabi ki ardından gelen ve çok ağır sayılabilecek yaptırımlar ise Almanya’yı ve Alman halkını büyük bir çıkmazın içine sürükler. Ödenemeyen savaş tazminatları ve ağır yaptırımlar neticesinde Alman halkı için aylık enflasyon rakamlarının yüzde 30.000’lere varmasıyla zor günler başlamış, sonrasında enflasyon kontrol altına alınsa da 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ile birlikte Almanlar yeni sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Sonrasında gelen Nazi İktidarı, başta savunma ve silahlanma olmak üzere artan ciddi ölçüdeki kamu harcamaları Almanların 1939’da Polonya’ya saldırıları ile başlayan İkinci Dünya Savaşı süreci.

Siyasi ve ekonomik istikrarsızlık bir kez daha dünyanın yakasına yapışmıştır. Aslında bu yaşananlar, günümüz için önemli bir ders görevi görüyor. Almanya’nın ve dünyanın yaşadığı olumsuz ekonomik ve sosyal tecrübelerden yüz yıl sonra Rusya’nın 24 Şubat tarihinde Ukrayna’ya başlattığı askeri harekât, yüz yıl önceki tehlikeleri tekrar hatırlamamız için ciddi bir örnek. Birleşmiş Milletler, NATO ve AB’nin Rusya ile diyalog girişimleri çatışmaların ilk günlerinde sonuç vermeyince hızlıca alınan yaptırım kararları gündeme gelmeye ve devreye sokulmaya başlandı.

Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılma girişimi, Rusya’nın en önemli bankalarına Dolar, Euro, Sterlin gibi para birimleriyle işlem yapma sınırlamasına gidilmesi, Rus iş insanlarının Avrupa ülkeleri başta olmak üzere bazı ülkelerdeki mal varlıkları üzerine tedbir konulması ve yaptırım kararları, Rus havayolu şirketlerine yönelik uçuş yasakları, Rusya’ya yönelik teknolojik ürün ve petrol rafinerileri için gerekli ekipman ihracatının durdurulması, dünyaca ünlü giyim, teknoloji, otomobil firmalarının Rusya pazarını terk etmesi, dünyada en çok işlem gerçekleştirilen kredi kartı şirketlerinin Rusya’daki faaliyetlerine son vermesi, Rus takımlarının Avrupa ve uluslararası spor organizasyonlarından men edilmesi şeklinde sıralayabileceğimiz yaptırımlar sadece küçük bir özet.

Yaptırım kararlarının sonuçları da gelmeye başladı. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı, 2022 yılı için küresel büyüme tahminini yüzde 3,6’dan yüzde 2,6’ya düşürdü. Rus ekonomisi için ise tahminler yüzde 7,3 daralacağı yönünde. Yine Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre Türkiye’nin Mart ayında Ukrayna’ya yönelik ihracatı geçen yıla göre yaklaşık yüzde 80, Rusya’ya yönelik ihracatı ise yüzde 40 oranında azaldı.

Petrol ve emtia fiyatlarındaki artış hem küresel büyümeyi, hem de Türkiye’nin enflasyonla mücadele sürecini olumsuz yönde etkilemeye devam edecektir. Bununla birlikte ülkemizin en önemli döviz kaynaklarından biri olan turizm gelirlerindeki azalma ihtimalinin ekonomik kırılganlığı daha da arttırması beklenebilir. Diyalog kanallarının açık tutulması yerine alınacak ağır yaptırım kararlarının Avrupa ve küresel ekonomi için faydalı olamayacağı kesin. Aslında bu yaptırım kararları, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Paris Barış Görüşmeleri’nde yapılan hatanın tekrarlandığını da bir anlamda gösteriyor. Kısaca Rusya’nın ve Rus halkının köşeye sıkıştırılma veya topyekûn küresel ekonomik sistemin dışına itilme girişimi savaşın gidişatını ve dünya ekonomisi üzerindeki olumsuz yansımalarını daha da derinleştirecektir. Türkiye’nin her iki ülkeyle de diyalog kurabilen bir konumda olması ve iki ülke arasındaki barış görüşmelerine ev sahipliği yapması bu anlamda önemli. Diyalog yerine Batılı ülkelerce daha ciddi yaptırımların tercih edilmesinin ise kısa vadede bölgede, uzun vadede ise dünyada yeni çatışma ve ekonomik istikrarsızlık süreçlerini ortaya çıkaracağı da bir gerçek.

 

Doç. Dr. Ömer Faruk Biçen

Balıkesir Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü Öğr. Üyesi

Yazarın Diğer Yazıları